Evli kadının soyadı esareti

Bir kadın evlendikten sonra; eğer arzu ederse; bu arzusunu evlendirme memuru önünde dile getirirse; kızlık soyadını ek olarak kullanabilir. Ama zinhar kocasının soyadını kullanmamazlık edemez.

Bu hafta sizlerle kadınların çok dile getiremedikleri ancak adeta bir esaret altında tutuldukları “SOYADI” konusunu işlemek istedim.

İsterseniz öncelikli olarak soyadının anlamı ve hukuki içeriği ile konuyu masaya yatıralım…

SOYADI;

A- Soyadı bir kimsenin kimliğinin belirtilmesinde en önemli unsurdur.

B- Mutlak haklardan olması nedeniyle herkese karşı ileri sürülebilen ve yasayla özel olarak korunan bir haktır.

C- Vazgeçilemez, devredilemez, feragat edilemez.

D- Kişiye sıkı surette bağlı bir kişilik hakkıdır.

Şimdi de Anayasa’mızın 10. Maddesini bir hatırlayalım. “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”

Bir de Soyadı Kanununun bazı maddelerine göz atalım.

Madde 1 – Her Türk öz adından başka soyadını da taşımağa mecburdur.

Madde 2 – Söyleyişte, yazışta, imzada öz ad önde, soyadı sonda kullanılır.

Madde 3 – Rütbe ve memuriyet, aşiret ve yabancı ırk ve millet isimleriyle umumi edeplere uygun olmayan veya iğrenç ve gülünç olan soyadları kullanılamaz.

Madde 4 – Soyadı seçme vazifesi ve hakkı evlilik birliğinin reisi olan kocaya aittir.

Koca ölmüş ve karısı evlenmemiş olursa veyahut koca akıl hastalığı ve akıl zaifliği sebebiyle vesayet altında bulunuyor ve evlilik de devam ediyorsa bu hak ve vazife kadınındır.

Kocanın vefatiyle karı evlenmiş veya koca evvelki fıkrada zikredilen sebeplerle vesayet altına alınmış ve evlilik de zeval bulmuş ise bu hak ve vazife çocuğun baba cihetinden olan kan hısımlarından en yakın erkeğe ve bunların en yaşlısına yok ise vasiye aittir.

Madde 5 – Mümeyyiz olan reşit soyadını seçmekte serbesttir.

Akıl hastalığı ve akıl zaifliği dolayısiyle vesayet altına alınmış olan reşidin adını babası, yok ise anası, bu da yok ise vasisi seçer.

Madde 6 – En büyük mülkiye memurunun vereceği müzekkere üzerine Cumhuriyet Müddeiumumisi, 3 üncü maddedeki memnuiyete uygun olmayarak soy adı kullananların bu adı değiştirmelerini ve tarihte ün almış olanlara ilişik anlatan adların, hilafını iddia ile, kullanılmamasını mahkemeden isteyebilir.

Kanunla taayyün eden unvanlar mahfuzdur.”

Değerli okurlar şimdi de Türk Medeni Kanunu’nun bu konuda ne dediğine bakalım.

Madde 187- Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.”

Şimdi de konu ile ilgili Anayasa Mahkemesi koyduğu son noktaya bakalım. 10.3.2011gün ve Esas Sayısı: 2009/85 Karar Sayısı: 2011/49 kararından alıntılanan son nokta şöyledir.

“Bu kapsamda, yasa koyucunun aile soyadı konusundaki takdir hakkını, aile birliği ve bütünlüğünün korunması ve aile bağlarının güçlendirilmesi başta olmak üzere, kamu yararı ve kamu düzeninin gerektirdiği kimi zorunluluklar nedeniyle, eşlerden birisine öncelik tanıyacak biçimde kullanmasının hukuk devletine aykırı bir yönü bulunmamaktadır. Kaldı ki itiraz konusu kuralda kadının başvurusu durumunda önceki soyadını kocasının soyadının önüne ekleyerek kullanabileceği belirtilerek, kişilik hakkı ile kamu yararı arasında adil bir dengenin kurulması da sağlanmıştır. Kadının evlenmekle kocasının soyadını almasının cinsiyet ayırımına dayanan bir farklılaşma yarattığı savı da yerinde değildir. Durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabilir. Belirtilen gerekçelerle yasa koyucunun takdir yetkisi kapsamında aile soyadı olarak kocanın soyadına öncelik vermesi eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmamaktadır. Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural Anayasa’nın 2., 10., 12., 17. Ve 41. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. İtiraz konusu kuralın Anayasa’nın 90. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.”

Ve son olarak “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslar Arası Sözleşmesi”ne bir bakalım. Sözleşmenin 16.maddesine göre;

“Taraf devletler kadınlara karşı evlilik ve aile ilişkileri konusunda ayrımı önlemek için gerekli bütün önlemleri alacaklar ve özellikle kadın erkek eşitliği ilkesine dayanarak kadınlara aşağıdaki hakları sağlayacaklardır:

a-evlenmede erkeklerle eşit hak
c-evlilik süresince ve evliliğin son bulmasında ayrı hak ve sorumluluklar
g-aile adı, meslek ve iş seçimi dahil her iki eş için eşit kişisel haklar” sağlayacaklardır.

Türkiye’nin söz konusu bu sözleşmeye çekinceleri de kaldırarak taraf olduğunu da belirtmekte fayda var.

Bir kadın evlendikten sonra; eğer arzu ederse; bu arzusunu evlendirme memuru önünde dile getirirse; kızlık soyadını ek olarak kullanabilir. Ama zinhar kocasının soyadını kullanmamazlık edemez. Haklar kendiliğinden kullandırılmaz ise; hak olabilirler mi? Kaç kadın bu hakkını biliyor? Kaç kadın buna cesaret edebilir? Kaç erkek bunu kabul eder? Kaç kadın hayatını birleştireceği erkek alınır diyerek bunu dile dahi getiremez? Her evlendiğinde ve boşandığında kimliği ve soyadı değişen kadının tabiri caiz ise kimliksizleştirilen kadının toplumumuzdaki durumunu ortaya koymak istedim.

Diplomanızdan ruhsatınıza, ehliyetinizden sertifikanıza her şeyinizin size ait olduğunu ispatlamak; kimliğinizi ispatlamak zorunda bırakılan; kimliği elinden alınan; kimliksizleştirilen kadınlar neredesiniz?

Bu arada bu sorunun 4. Yargı Reform Paketinde olduğunu ve bu konuda siz kadınların hakkınızı alabilmek için kamuoyu oluşturmanız gerektiğine inandığımı hatırlatayım.

Hepiniz sağlıcakla kalın. Haftaya tekrar görüşmek dileğiyle hepinize saygılarımı sunuyorum.